7 Eylül 2010

Nostalji & Hakan Artış: "Kara Sinek"


        Fenerbahçe forması taşıdığım ve renk aşkının ön planda olduğu yıllardan birinde tüm takım o zamanlar Lütfi Kırdar Spor Salonuna çok yakın olan Maçka Otelinde kampa girmiştik. Ertesi günü Galatasaray maçı olduğundan bizim bu maça motive olabilmemiz için otel askeri kışla gibi ziyaretçilerle dolup dolup taşıyordu. Sakın şikayet ettiğimi sanmayın aksine gösterilen bu ilgi hepimizi fazlasıyla mutlu ediyordu.

        Akşam yemeğine gelen Başkan ve yöneticiler, eski basketbolcu abilerimiz aile büyüklerimiz ve gece boyunca tezahüratlar eşliğinde bizi baklavayla besleyen cefakar amigolarımız önderliğinde muhteşem taraftarlarımız o gecelere ayrı bir renk katarlardı. Fakat tüm ziyaretçiler gittikten sonra büyük bir sessizlik içinde bütün gece boyunca milyonlarca insana karşı taşıdığımız sorumluluktan dolayı stresten gözümüze uyku girmezdi. Bu gecelerde birbirimizle yaptığımız odalar arası su savaşları, telefon şakaları, korkutmacalar, eşek şakaları ve şaka oyuncakları ile gecemiz renklenirdi.

        O günler hemen her şeyden tiksinen bizim Necdet abimiz (taraftarın baba Necdet’i)  özellikle sofralarımızın en aranılan kişisiydi. Onun her şeyden tiksinmesi bizi daha çok tahrik ederdi. Tiksindirme hareketinden sonra yiyeceğimiz küfür veya kafamıza alacağımız darbeler bile umurumuzda değildi. Sapıklar gibiydik onu kusturma planları bile tasarlıyorduk. Karşısında oturup ağzımızdaki lokmayı çiğnedikten sonra ona gösterir ardından yemeğine kıl koyar masayı terk ettirip köftelerini paylaşırdık. Ayrıca tüm balgamlı hikayeleri kafamıza bir bardak veya sırtımıza bir bıçak gelme tehlikesi olmasın diye birkaç metre öteden anlatırdık.

        İşte o günlerden birinin akşam yemeğinde ben, bir gün öncesi şaka dükkanlarından aldığım hakiki karasinekten ayırt edilemeyecek şekilde yapılan kopyasını, Necdet abiyle nasıl tanıştıra bilirim hesaplarını yapıyordum. Necdet abinin kaçışı yoktu. Tüm takım planlı bir şekilde akşam yemeğine oturduk. Tam ortamızda kalmıştı. Zaman onun aleyhine çalışıyordu. Derken yemek geldi ve içecek olarak bizim favorimiz portakal suyu idi. Çünkü turuncunun içinde karasinek kılları ile çok net bir şekilde göze çarpıyordu, anlayacağınız albenisi fazlaydı ve  her birimizin tabağının yanına çok şık bardaklarda portakal suyu servisi yapıldı.

Hakan Artış

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder