24 Ağustos 2010

Nostalji & Harun Erdenay: "İbo’yu Yakıyordum!"



İbrahim Kutluay’ı ve Oteli Yakıyordum!

Basketbol hayatım boyunca nice unutulmaz acı ve tatlı anılar yaşamışımdır. İçlerinde beni çok etkileyenler vardı. Öyle ki zaman zaman dalar gider, hatırlarım o güzel tatlı anıları. İşte size o tatlı anılardan sadece bir tanesi.

İbrahim Kutluay benim için arkadaştan veya iyi bir dosttan da önemlidir. Onunla sanki kardeş gibiyiz desem yeridir. Tüm milli takım kamplarında, her deplasmanda, turnuvalarda, odada, sokakta, kutlamalarda, eğlencede ve üzüntüde hep birlikte ayrılmaz bir ikiliyi oluşturuyorduk.

Bir Avrupa şampiyonası eleme grubu maçları için milli takım arkadaşlarımla Ankara Hilton Otelinde kampa girmiştik. Tabii ki bir odayı İbo'yla paylaşıyorduk. Hiç unutmam sabah antrenmanından yeni dönmüştük. İbo yatağına kurulmuş cep telefonu ile aşk yaşarken, ben üzerimdeki terli malzemeleri çıkarıp yaş büyüklüğümü de kullanarak öncelikle duşa girdim. En yeni şarkıları da mırıldanarak İbo'yu tahrik etme yöntemi ile telefondan ayırmaya çalışıyordum. Fakat İbo şarkılarıma hiç mi hiç ilgi duymadığı gibi bana da eşlik etmeyerek, telefondan soğutma veya koparma taktiğimi başarısızlıkla sonuçlandırdı. Sonunda duşumu yaptıktan sonra İbrahim’in cep telefonuna yapışan kulağının üzerine biraz soğuk su dökerek ayrılmaz ikiliyi ayırabildim. Belki ilkel bir yöntemdi ama bence en etkili olanıydı.

Neyse hiç olmazsa İbrahim’i kulağına yapışan telefondan ayırıp, onu acilen duşa sokmayı başarmıştım. Çünkü on beş dakika sonra video toplantısı, ardından da takım olarak öğle yemeğimiz vardı. Anlayacağınız zamana karşı yarışımız devam ediyordu. Ben giyindikten sonra bazı ıslak malzemelerimi çabuk kurusun diye klimadan gelen sıcak hava esintisinin karşısına dizdim. Son bir ıslak yüz havlusunu da ampulün sıcaklığından etkilenip acilen kurusun diye de abajurun üstüne yaydım. Ben odadan çıkarken İbo son çıkan en sevilen hit parçalardan örnekler sunuyordu. İbo bu şarkıları o kadar mükemmel yorumluyordu ki bende normal olarak “yoksa banyoda Tarkan mı yıkanıyor” şüphesi belirdi.

Video toplantı saati gelmişti, tüm takım hazırdı ama İbo ortalıkta yoktu. Ben büyük bir merakla odamıza doğru yöneldiğimde İbrahim, yüzü sapsarı sinirden kasılmış bir şekilde asansörden indi. Ama beni görünce de patlattı kahkahayı. İbo hem gülüyor hem de olayı anlatıyordu. “Yıkanırken önce keskin bir yanık kokusu geldi burnuma, bende Harun yanıyor muyuz oğlum; yoksa radyatörde sucuk mu kızartıyorsun?” diye espriler patlatıp, Nurhan Damcıoğlu’nun meşhur şarkısı “Yangın var, yangın var ben yanıyorum, yetişin a dostlar tutuşuyorum” diye şarkılar söylüyordum. “Fakat içerden senden ses gelmeyip de banyo kapısının altından dumanlar gelince havluyu belime dolayıp banyoyu terk edişimi bir Allah bilir bir de ben” dedi.

İbrahim’ in sinirden güldüğü her halinden belliydi ama bu sefer ben sinirden gülerken “peki İbo oda ne durumda” dedim. O da  bana “ git de odanın son halini gözlerinle gör gördüklerine inanamayacaksın” dedi. Ben banyo kapısını açtığımda perdeler alev almış, halının bir köşesi tutuşmuş, koltuk ta cayır cayır yanıyordu inanmayacaksın ama odanın o hali korku filmi sahnelerini hiç mi hiç aratmıyordu. Yangın alarmı verişimi, bir dakika sonra otel güvenlik ekibinin tüplerin yardımı ile köpüklerle alevleri durduruşunun savaşını her halde hiçbir zaman unutamayacağım. Ben panik içinde iken İbo muzip bir ifadeyle “yinede sana bir kıyak yaptım eşyalarını kurtardım” dedi.

İbo eşyalarını kurtardım deyince yangın sebebi olarak aklıma hemen abajurun üstüne koyduğum havlu geldi. İboya çaktırmadan ona doğru dönerek titrek bir sesle “abajura bir şey oldu mu acaba ?” diye sordum. Keşke sormaz olaydım İbrahim bu, hemen cevabı patlattı “ benden önce yarım akıllının biri duş almış ve ıslak havlusunu da kurusun diye sıcak lambanın üstüne asmış, farkına varmasam bende havlu ve abajur gibi cayır cayır yanacaktım “ deyip kahkaha patlatıp boynuma sarılışını, birlikte sarmaş dolaş güldüğümüz o anı hiçbir zaman unutamam.

Daha sonraları İbo her kamp ortamında bana “Harun be koca Hilton Otelini yakıyordun” takılmalarını da sürdürmeden edemedi. Ama biz bu yangın heyecanı ile Avrupa şampiyonası katılım vizesini almış, sonrada Avrupa ikinciliğine kadar ulaşmıştık. Bana “abajur ne oldu?” diye soruyorsanız eğer son olarak onu Modern Objeler Heykel Müzesinde sergilendiğini duymuştum derim…

Harun Erdenay

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder